FİLYOS NEHİR KEŞFİ BÖLÜM-1 2007 Tarih : 22.04.2007
Yazan: Yılmaz Ece – Sinan Bodur Fotoğraflar : Ayça-Celal
Merhaba arkadaşlar
Uzun süredir planlanan Filyos etkinliksi nihayet yapıldı ve anılardaki yerini aldı. 16 çılgnın Trekist’li Filyos ırmagının sularına saat 10:30 suları kendini bırakarak etkinlikye başladı. etkinliknin ayrıntılarını Bahadır arkadaşımızın hazırlıyacağı raporda bulacaksınız.
Bu etkinlikye katılan herkesi tek tek alınlarından öpüp tebrik ediyorum. Böyle bir etkinlik planlamak , ve gerçekleştirmek ancak bizim gibi çılgınların işi. 🙂
Bot ekibine teşekkür ediyorum, ciddi bir finansman ayırıp bu etkinlikye katıldıkları ve cesaretleri için .
1. Bot
İbrahim Demirkıran ( Nehir avcısı ve postacısı , usta lider kürekçi, etkinliknin fikir babalarından )
Pınar Tuncay
Ahmet Elbir
Murat Koparır
Bahiye İşler
Mehmetİncesu
2. Bot
Semra Ulhanlı ( Bir rapitte ayağı kırıldı çok geçmiş olsun Sevgili Semra’ya . Şu an gayet iyi)
Aksel Agan
Bahadır Seyrekoğlu
Celal Demirkıran
Muhitttin Gürçay
3. Bot
Hatice Tarhan
Orkun Uzel
Yılmaz Ece
Bahadır Kahraman ( namı değer hoyy hopp bahadır . etkinliknın en genç ve yakışıklı aktivisti . )
Banu Özer (Anne ve oğul aynı botta daha temiz nehirler ve dünya için kürek çektiler. Bundan daha güzel bir paylaşım olabilir mi ? )
Kara Ekibi teşekkürler bizi yanlız bırakmadıkları , her konuda destek oldukları ve değerli yardımları için. Onlar olmasa etkinlik gerçekleşemezdi.
Serap Kuzgun
Funda Ece
Tülay Karakaş
Ayça Yıldırım
Ayşe Gülay Hakyemez
Serpil Kilimci
Sinan Bodur
Mehmet Demirkıran
Gülçin Bayraktar
Mehmet ünal +1
Lojistik Erdoğan’a teşekkürler , güvenle gidip gelmemizi sağladı,
Karabük Valiliğine, Emniyet Müdürlüğüne teşekkürler , emniyetimiz için bize araç tahsis edip etkinlik esnasında eşlik ettiler.
Yenice Kaymakamlığına ve Jandarmasına ilgileri için teşekkürler
Yenice Belediyesine ve Değerli başkanları Sayın Mustafa Akay’a ilgi ve yardımlarından dolayı teşekkürler
Yeniceli Dostumuz Ahmet Elbir’e katkı ve yardımlarından dolayı teşekkürler. etkinlik boyuca her konuda rehberimiz oldu.
Şeker Amca’ya teşekkürler.
Lojistik desteğe katkıda bulunan Sayın Mehmet Ünal ve arkadaşına teşekkürler.
etkinlikde emeği geçen herkese özetle çok teşekkürler.
Bir kişiye teşekkür etmiyoruz .Yenice Orman İşletme Müdürü Kadir Aydın Doğan . Bu kişi bütün gece uykusuz geçirip ertesi gün zorlu bir etkinlik yapan ekibimizin , o yorgunlukla Şeker kanyonu girişine kurduğu çadırları , 5 mt2 çimenin peşine düşüp , ne işiniz var benim çimenlerimin üstünde diyerek ve kaba saba konuşarak söktürdü. Yöreye yararlı bir iş için gelmişken, yöre esnafını dahi düşünüp İstanbuldan bir çöp bile almazken bu kişinin davranışları bizlerde şaşkınlık yarattı. Kendine göre bir hesabı vardı sanırız.
Bu etkinliğin kime ne yararı oldu , başımız göğe mi erdi ??
En azından yörede Filyos nehrinin kirliliği gündeme getirip insanların biraz daha duyarlı olmaları konusunda dikkatlerini çektik. Yöre halkı tarafından etkinlik ilgi ile karşılandı, yerel tv kanallarında, yerel gazetelerde haber olarak çıktı. Ativite sonrası foto, ve görüntüler hazır olunca, İstanbul’da da tv, gazete ve dergilerde yer alıp Nehirlerdeki kirlenmeler gündeme gelecek..
Bizler adrenalin duygumuzu tatmin ettik.
Yenice yöresi belkide bir rafting parkuru kazandı. Bu konuda Sayın Mustafa Akay’a görüşlerimizi ilettik. Bence melen den belkide daha iyi bir rafting parkuru çıkabilir.
Yeni tecrübeler elde ettik, deneyimler yaşadık. Her etkinlikden olduğu gibi bu etkinlikdende tecrübelerimize tecrübe kattık eksiklerimizi gördük.
Yine çılgın etkinliklerde görüşmek buluşmak dileğiyle
Sevgi ve Saygılar
Yılmaz Ece
FİLYOS ETKİNLİĞİ ANILARI
Selam Trekist,
Birkac gun once gruba attigim mailde de belirttigim gibi 20-23 Nisan 2007 Filyos etkinliksi hakkinda nacizane birseyler yazmaya calisacagim.
Aslinda yaziyi Filyos etkinliksi olarak sinirlamak da istemiyorum acikcasi. Cunku, benim Trekist sayesinde son iki ayda yasadiklarim gercekten de cok guzel seylerdi. Eh madem yazimi Filyos ile sinirlandirmak istemiyorum, o zaman ben de en basindan basliyayim anlatmaya…
Her sey, bir gun oturdugum koltuktan kalktigimda, sedanter bir hayatin icinde oldugumu fark etmemle basladi. Oysa ben boyle degildim. Herseyden once gobekli degildim. Bedenimde kendimin bile fark ettigi bir amorf yapilanma vardi. Bu gidisata dur demenin zamani coktan gelmisti. Hemen bir eylem plani yapmaliydim.
Is cikisinda spor salonuna, is arkadaslari ile takilip robot gibi 4 X 8 bench-press vb. calismak da vardi; gunes gozluklerini takip, hesaplanmis, en az 40 dk. suren, asosyal, tempolu adimli sahil yolu yuruyusu ya da kosusu yapmak da vardi; veya, bir diger antisosyal robotik sportif faliyete takilmak da vardi planlar arasinda.
Halbuki; ben daha once dogada bulunmus, yildizlarin altinda uyumus, suyumu, ekmegimi paylasmis, hic olmazsa sirt cantami omuzlamis birisiydim. Karar vermem uzun surmedi. Hemen dogaya acilmaliydim. Once arkadaslarimi durtukledim. Ama ne yazik ki; icinde bulundugum saglikci camiasindan olumlu, katilimci yanitlar alamadim. Sozde kalan destekler, ne guzel dusundugumu belirten ifadelerin otesine gecemeyince; internette doga aktivistleri arayisim basladi.
Acikcasi google da aradigim doga sporlari kuluplerinin sayfalarini gezdikce bende nedense “tur sirketi” ve pazarlanmaya calisilan “turistik tatil” paket programlari izlenimi birakti. Gezdigim onlarca doga sporlari sitesinde hep ayni izlenime kapiliyordum. Ama icimde bir umut hep vardi. Derken www.trekist.com karsima cikti.
18 Mart 2007’de benim ilk Trekist etkinlikm gerceklesmis oldu. Geyve – Kilickaya yuruyusu ile uzun bir aradan sonra; zamani geldigi icin degil de aciktigim icin yemek yemis oldugumu gordum. Temiz hava ile tekrar tanismis oldum. Anadolu insanini yeniden tanimis oldum. Hepsinden onemlisi Trekist’le, yani sizlerle tanismis oldum. Sizleri tanimakla, en basitinden hayatima 7/24 girmis olan “Hasta; Hastane ve diger saglik calisanlari” uclusunun disina cikmis oldum. Bu keyifsiz uclunun disinda kocaman bir hayat vardi. Diger insanlar, diger hayatlar, diger meslekler, diğere ait hersey …
Zaman hizli akiyordu. Bir gun Yilmaz Abi’den bir mail geldi; SCUBA! Evet, hic unutmam Kilickaya gezisinde Yilmaz Abiye: “Abi SCUBA da neyin nesidir yahu?” diye sorusumu… Cocukken televizyonda jacques yves cousteau’yu hayranlikla izleyip ardindan: “ama benim boyle bir imkanim olamaz ki.”dedigim cok olmustur. Iste bekledigim firsat ayagima gelmisti.
Ya da ben firsatin ayagina gitmistim. Bir sekilde bir araya gelmistik. Bunda Trekist cok onemli bir katalizor vazifesi gormustu. SCUBA egitimi butun heyecani ile devam ederken diger grup etkinliklerine katilmak icin firsat kolluyordum.
Nihayet, 20-23 Nisan tarihleri arasinda yapilacak olan kampli-raftingli filyos etkinliksine katilabildim. Daha onceden hic raft deneyimim olmadigi icin ben daha ziyade su ekibini izleme amacindaydim. Uzun suredir kamp yapmadigim icin de heyecanliydim dogrusu. Yaklasik yedi yildir hic acilmadan duran cadirim ve uyku-tulumuma nihayet tekrar is dusmustu. Yolculuk oncesi hazirliklarimi tamamlayabildigim kadar yerine getirip 20 Nisan gecesi saat 23:30 da Kadikoy Nikah dairesi onunde oldum. Bir de baktim ki; her tarafta sehir disina cikmaya calisan doga aktivistleri kayniyor. Herkesin sirtinda bir sirt cantasi gruplar halinde toplanilmis araclar beklenir vaziyette buldum insanlari. Bizimkileri bulmam zor olmadi. Hemen grup polarlarimizin pesine dustum. Kisa surede Trekist’cilerle bir arada olmustum bile. Ilk Murat ile tanistim. Acikcasi, ben kendimle, olaylara degisik acilardan bakabildigim icin gurur duyarken , Murat daha da degisik noktalardan bakilabilecegini bana gostermis oldu. Murat bana tum yol boyunca, yol arkadasi, koltuk arkadasi oldu, bununla da kalmadik, etkinlik sonunda evimde misafirim oldu.
Gidis yolculugumuz nese icinde, coskuyla devam ediyordu ki bir baktim hep kartpostallarda gordugum meshur mimariye sahip Safranbolu’ya gelmisiz. Son zamanlarda ictigim en lezzetli mercimek corbasini burada ictikten sonra 10 YTL degerinde acik bufe kahvaltiyi ( Mehmet’in dilinden kurtulamayacagim sandim bir ara J) geride birakarak yolumuza devam ettik.
Nihayet Karabuk’e gelmistik. Karabuk’ten transit gecerek Yenice istikametinde ilerledik. Iste o zaman Filyos irmagini yakindan gormeye basladim. Ne yazik ki; bende Filyos nehri, dogalligini kaybetmeye baslamis kirlenme tehlikesi altinda olan bir akarsu imaji birakti. Nitekim, Karabuk’ten cikinca su ekibimizin suyla bulusacagi noktada son hazirliklar yapilirken akarsuyu daha yakindan izleme firsati buldum. Gercekten oldukca kirli bir akarsu halinde akiyordu irmak. O noktada su ekibinin yaptigi davranisi daha bir taktir ettim. Kendi sagliklarini riske ederek “daha yasanabilir bir dunya” amaci icin boyle bir etkinlikyi gerceklestirmek buyuk bir ozveriydi. Bu meyanda ben de su ekibinin hangi ekipmanlari kullandigina, neler yaptigina dikkat diyordum. Ne de olsa rafting yapacak bir ekibi yakindan izleme sansi yakalamistim.
Su ekibi her turlu riski gogusleyerek, kirlenmis Filyos suyunda ilerlemeye baslayinca bizler de kara ekibi olarak kilit noktalardan su ekibini goruntulemeye cabaladik. Bir ara kameraman Mehmet arkadasimla birlikte oyle guzel bir aciya konuslanmistik ki sanki irmagin ortasindan goruntu almis gibi olacaktik. Ancak, bir turlu su ekibi bizim oldugumuz noktaya gelmiyor, gelemiyordu. Akarsuyun bir kenarina botlar cekilmis uzaktan uzaga bir problemi gidermeye calistiklari anlasiliyordu. Megerse, bir dengesizlik aninda su ekibinden Semra bir kaza atlatmis. Ilk degerlendirmede ciddi bir durumun olmadigi anlasilsa da olasi riskler acisindan erken davranmak adina Semra’yi Karabuk Devlet Hastanesi’ne goturduk. Ciddi bir durumu olmamakla birlikte koruyucu tedaviler ve onerileri uygulamaya basladik. Ayrica ciddi bir durumun kiyisindan da donmus oldugumuzu anladik.
Bizler Semra’nin tedavisi icin Karabuk’te bulunurken aldigimiz kotu bir haber; su etkinliksinin talihsiz bir kaza ile ciddi anlamda kesintiye ugradigi ve hatta ciddi hayati tehlikeler atlatildigi yonunde olmustu. Neyse ki; suyun gucune dayanamayan sadece botlar olmustu. Su aktivistlerimiz sag salim, ufak darbelerle, o talihsiz yerden cikabilmisti.
Moraller bozulmustu ama ekibimizde hala daha enerji ve pozitif bakis acisi sapasaglam yerinde duruyordu. Tek ihtiyacimiz o anda, geceyi gecirebilecegimiz bir kamp kurmakti. Acikcasi, benim aklimda kamp yeri tamamen doga kosullarinda olan bir yer olmasina ragmen grubumuzun basina gelen olumsuzluklar nedeniyle dogal kamp alanindan ziyade biraz kamping havasi olan bir yerde karar kilindi. Ama gelin gorun ki; bu kamping havasindaki mekanin sorumlusu oldugunu iddia eden bir “mudur” her zamanki o bildigimiz klasik “kolluk bende killik bende” anlayisina sahipti. Gosterdigi oldukca sert ve nezaketsiz tavirlarinin ardinda yatan gerekce her ne kadar teorik olarak dogru olsa bile bizim gibi insanlara karsi daha nezaketli olabilirdi. Bu noktada annemin cok begendigim bir sozunu hatirlatmak istiyorum: “her insan kendi yaptigindan kendisi hicap duyar.” Demek ki; o “mudur” kisisi kendi davranislarindan utanmayacak kadar insanlikdan nasipsiz kalmis.
Ekibimizin yasadigi onca olumsuzluk uzerine gelen kamp yeri gerginligi moralleri oldukca sarsmisti. Benim sahsi kanaatim bu moralsizligin asilmasinda Semra’nin kararli bir sekilde etkinlikye devam etmek istemesi onemli rol oynadi. Cadirlarimizi sirtlayip yeni bir yer, soluklanacak bir kose ararken, cok daha guzel bir mekana kavustuk. Hemen cadirlari kurduk. Hazirliklara basladik. Sayin Yenice Belediye Baskani Mustafa Bey’de bizleri onurlandirdi. Yakin ilgisi ve dostane yaklasimi icin kendisine tesekkur ederim.
Cumartesi gecesini sarkili, turkulu, eglenceli, olarak gecirdikten sonra Pazar sabahina guzel bir kahvalti ile basladik. Moraller toparlanmis, dinlenilmisti. Oglene dogru Ahmet Bey’in rehberliginde anit agaclarin bulundugu ormana yuruyuse ciktik. Yuruyus oncesi ekibimizin Cesur Yurek aktivisti Big Bahadir Abi’nin de dizinden sorunu oldugunu ogrendim. Ortopedi bilgilerimi hatirladigim kadariyla durumu onemsenmeyecek bir durum da degildi. Ama gelin gorun ki; Bahadir Abi’ye durumu anlatabileyim. O dize “osgood schlatter” tanisi koyacaklar, insallah en kisa surede iyilesirsin.
Bu durumda cok istemelerine ragmen geride Bahadir ve Semra kalarak bizler Ahmet Abi rehberliginde ormana dogru yurumeye basladik. Daha dogrusu once aracimizla yola ciktik ardindan yuruyuse basladik. Ahmet Abi’nin rehberlginde cok guzel, yorucu, keyifli bir orman gezintisi yaptik. Burada yeri gelmisken hatirlatayim: “ sigara sagliga ve dogaya zararlidir.”
Donusumuzu muteakip ogle yemegimizi de yedikten sonra Istanbul’a geri donme planlari yapilmaya baslandi. Ancak daha once nehir kenarina gidip dileklerimizi nehre birakmamiz gerekiyordu. Daha fazla kalinabilirdi belki, ama yasanan olumsuzluklar da dusunuldugunde oldukca yorucu gecen bir etkinlikydi. Ayrica saglik sorunlarimiz da bulunuyordu. Yine de Pazar aksamina kadar orayi terk etmek istemedik.
En onemlisi beraberdik. Donus yolculugumuza bir daha ki sefere Karadeniz’den cikacagiz diyerek basladik. Keyifli, sohbetli gecen bir yolculuk oldu. Saat 02:00 da Kadikoy’de bulunduk. Vedalasma sonrasi Ben, Orkun ve Murat, Bahadir Abi’nin Samara’si ile Kartal’in yoluna dusmustuk.
Ben de bunlari yazdim. Herkese selamlar.
Sinan Bodur.
0