• Ana sayfa
  • Biz kimiz
    • Hakkımızda
    • Rehberler
  • Etkinlikler
    • Etkinlik duyuruları
      • Etkinlik duyuruları günübirlik
      • Etkinlik duyuruları konaklamalı
    • Etkinlik Planı
    • Doğa yürüyüşleri
    • Tarihi yollar (Likya,Karia..)
      • Likya yolu
      • Karia Yolu
    • Kaçkar Dağları
    • Mavi Yolculuk, Dalış
    • Kamp
  • Anılar,Albüm
    • Doğa Yürüyüşü R.
    • Tarihi yollar Likya,Karia.. R
    • Dağcılık, kanyon, dalış…
    • Mavi Yolculuk Raporları
    • Yurtdışı Gezi Anıları
  • Faydalı Bilgiler
  • İletişim ve üyelik
    • Üyelik formu doldur
    • Soru sor
  • Valla kanyonu 05.09.2013 Posted Ekim 31, 2017

    0

    Valla kanyonu etkinlik Trekist & İtalyan Ekip 05.09.2013 Yazan Çizen : Yılmaz Ece ** Kısa film

    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    valla2013-09
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu
    Valla kanyonu

    Valla Kanyonu 2013 Raporu 
    Sayısız hikaye ve maceraya konu, hatta ölüme tanık olmuş vahşi güzelliği ile büyüleyen gizemli bir kanyon.
    İlk kez 2007 yılında geçmiştim. Duvarlarının yüksekliği, şelaleleri, alabalıkları, oyma taş doğal köprüsü, ünlü örtülü deresi ile beni oldukça etkilemişti.
    2009-2010 yıllarında tekrar buluşmayı denediğimiz kanyona hava muhalefeti nedeni ile girememiş, bölgedeki farklı kanyonlara yönelmiştik. 
    2013 yılında tekrar denemeye karar verdik.
    Bu yıl diğer yıllardan farklı olarak 9 İtalyan kanyoncu bizimle birlikte olacak, aynı zamanda bölgenin ve kanyonların Avrupalı sporculara tanıtımı içinde iyi bir fırsat olacaktı. Bu nedenle bölge yetkilileri ile temasa geçip bu fırsatın kullanılması için girişimlerde bulunduk.
    Geçen sene Anıl Bakar arkadaşın talihsiz bir kaza sonucu kanyonda yaşamını yitirmesi nedeni ile bir takım bürokratik işlemler olduğu duyumunu aldığımızdan 1 ay öncesinden hazırlıklara başladık.
    İlk izin, bölgenin milli parklar alanında olması nedeni ile Bartın Milli Parklar Müdürlüğü’nden alınacaktı. Aradığımızda ilk tepki olumsuz oldu ve bürokrasi maceramız başladı. Müdür bize yasak demekle yetindi. Gerekçe bir sertifikamızın olmaması idi. Anlattık bu işin bir federasyonu yok. İtalyanlar gelecek 1 ay önceden bilet aldılar dedik ama nafile fayda etmedi.
    Girişimlerimiz sonucu araya başka bürokratlar girdi ve izin sorunu uzun telefon trafiğinden sonra 1 hafta sonunda milli parklar tarafında aşıldı.
    Bitti mi? Hayır. Sıra geldi jandarmaya bildirimde bulunmaya. Faksı hazırladık gönderdik, aradık izin veremeyiz dediler. Sebep dedik. Valilik yazısı olması gerekiyormuş. Döndük Kastamonu Valiliği’ne. Bizim böyle bir yazı vermemiz gerekmiyor izni milli parklar veriyor cevabını aldık. Anlayacağınız Jandarma yazı diyor Valilik gerek yok diyor arada derede kaldık. İnanın bu kriz gideceğimiz 2 Ağustos Cuma akşamı 17:00 suları anca çözüldü.  Bizi boş verin 9 İtalyan kanyoncu var adamlar hazırlık yaptılar Cumartesi akşamı gelecekler onlara ne diyeceğiz? Geceleri kabuslar görmeye başladım. Hatta Cengiz’le artık birbirimizle hırlaşmaya başladık. Son 3 gün ben pes ettiğimden Cengiz sağ olsun oda epey bir cebelleşti.
    Özetle bu etkinlik bölgenin tanıtımı için iyi bir fırsat olacaktı. CNN Güven İslamoğlu bir program hazırlayacak, 1. Kastamonu Pınarbaşı Kanyon şenlikleri olarak duyurulacaktı. Bölgedeki yetkilerle bir koordinasyon sağlayamadığımızdan güzel bir fırsat kaçmış oldu.
    Pınarbaşı kanyonları için bu iyi niyetli girişimimiz “amanın bir daha mı tövbeler olsun” dedirtti.
    Ayrıca yeni uygulama sonucu bölgedeki kanyonlara girmek için alan rehberi de bulundurmak gerekiyormuş. Ancak bu konuda yetişmiş rehber yok. Kanyona girebilecek tek rehber olan alan rehberi Ahmet beye yönlendirildik. Ve görüşmeler sonucu bizimle gelmeye ikna ettik.
    Bürokratik engeller burada da bitmedi hem biz hem İtalyanlar burada bir sürü form imzaladık. İtalyanlar imza attıkça eviniz arabanız gitti diye espri yapmak zorunda kaldık. En son artık iş o kadar abartıldı ki Valla’ya gireceğimiz sabah jandarma bizimle geldi ve herkesi bir kamera önünden geçirtip adını soyadı söyletmeye kadar gitti. Kanyonun zorluğundan çok bürokratik baskı yüzünden psikolojimiz baskı altında Valla’ya girdik. Zaten bölgede kim yanımıza gelse siz ne yapıyorsunuz orada ölüm çukurları var gitmeyin tepkisini aldık.
    4. Ağustos 2013 Pazar
    Yağmurlu bir güne uyandık. Hiçbir hava durumu yağış göstermemesine rağmen öğleye kadar epey bir yağış oldu. Bizim ekip ne zaman Valla’ya girmeye kalksak yağmur yağıyor diyerek aralarındaki düztabanı aramaya başladı.
    Sabah 10:00 kahvaltıda İtalyanlarla tanışıyoruz. Onlar gece 03:00 gibi gelmişler. Luca’yı geçen yıldan tanıyorum, diğerleri ile tanışma ve kaynaşma faslından sonra birbirimize hediyelerimizi iletiyoruz. Gördüğümüz kadarı ile sıcak insanlar, yaş ortalaması 30-35 civarı.
    Kahvaltının ardından kanyonlarla ilgili kısa bir bilgilendirme veriyorum. Kanyonun haritası üzerinden geçiyoruz, tehlikeler ve muhtemel planın üzerinden söyleşiyoruz. Ortak işaret ve düdük dili kararlaştırıyoruz. Bizim düdük seslerinin anlamları onlarınkinden farklı. Bizimkini kullanmaya karar veriyoruz.
    İçlerinde hepsi İngilizce bilmiyor, bizden ise Handan ve Elvan’da İngilizce var. Ben de çat pat anlıyor anlatabiliyorum çok gerekli şeyleri. Gerektiğinde Handan ve Elvan devreye girecek.
    Alışveriş, birbirimize kullandığımız malzemelerin tanıtımı, çanta hazırlanması, bu geceyi de Paşa Konağı’nda geçirip sabah 06:00 da kalkacağız. Keyifli bir gün daha Pınarbaşı’nda geride kalıyor.
    5 Ağustos 2013 Pazartesi
    Sabah 10:00 suları. Hazırlıklar tamam. 6 kişilik Türk ekibi, 9 kişilik İtalyan ekip ve alan rehberi Ahmet Çakın toplam 16 kişi  kanyon ağzına kadar geliyoruz. Luca “big problem Yılmaz” diyerek yanıma geliyor. Onlar 2 biz 2 iple girecektik. Gerekirse hızlı olmak için ayrı ayrı ip açacaktık. İpin uzun olanını konakta unutmuşlar. Yanımızdaki iplerin yeterli olduğu konusunda ikna ediyorum ve hep beraber Kanlıçay’ın serin sularına kendimizi bırakıyoruz.
    45 dakika kadar süren Kanlıçay geçişinden sonra 2 derenin buluştuğu yere geldik. Cengiz’le suyun yüksekliğini anlamaya çalışıyoruz ama tam olarak hatırlamak mümkün olmuyor.  Bir süre sonra ilk uzun kanalı geçiyoruz. 1 Saat kadar ileride sola su düşüşü var yandan emniyetli bir şekilde geçip yukarıdaki dar koridoru aşıyoruz. 2007’de Cengiz buradan aşağı kaymıştı, hatırlayıp Valla’nın 3 kafadarı Cengiz, ben ve Muhittin gülüşüyoruz. O zaman geçişi bot ile yapmış sudan uzak olduğumuz zamanlarda botu taşımanın ne kadar zor olduğunu görmüştük. Önceki geçiş ile bu geçişin yegane ortak noktası Muhittin’in çantasının ağırlığı. Yine eşek öldürüp içine koymuş gibi ağır.
    Kanyonda ilerledikçe bürokrasinin üzerimizde oluşturduğu olumsuz etki silinmeye yerini neşe ve adrenalin almaya başlıyor. Çevredeki manzaralara ve kanyona odaklanıyoruz. Su Temmuz ayına göre azalmış. Daha önce de söylediğimiz gibi Valla’nın en uygun mevsimi Ağustos.
    2 saat kadar sonra önden giden arkadaşlardan Ahmet 3 adet çantayı farkediyor. Bunlar Temmuz ayında burayı geçen ekibinin çantaları. Su geçişleri sırasında sanırım çantalarını kaptırmışlar. Ben önce taşıyalım diyorum ama kanyonda 2 çanta birden taşımak oldukça zor. Ayrıca sürüklenme ve düşme soruncu çantalarda yırtıklar mevcut, taşınamayacak durumdalar. Çantaları çıkarıp bir kenara bağlıyoruz. Bütün ekibin gözü önünde çantaları açıp içinden kafa feneri çakı gibi değerli 1-2 eşyayı sahiplerine vermek üzere yanımıza alıyoruz. Çıkışta da Handan’a teslim ediyoruz sahiplerine verilmek üzere. Ahmet belki daha sonra kalanları alabileceğini söylüyor. İtalyanlara yağmacı sanmasınlar diye durumu açıklıyoruz.
    15:00 suları Anıl Bakar’nın yaşamını yitirdiği gizli bir sifon olan alana geliyoruz. (7 nolu alan ama 7 yazısı ortalarda yok, soldaki plakadan anlaşılıyor).  Gerçekten sifonu fark etmek çok zor. Çok dikkat edilirse bir kayanın dibinde küçük bir su dönüşü var ama belli belirsiz. Anıl Bakar edindiğimiz bilgiye göre burada keşif amaçlı ayakta durarak öbür tarafa bakmak istemiş ve bu sifona düşmüş. Hemen soldaki duvara anısına bir plaket çakılmış. İçimizden dua bilenler ruhuna dua ettikten sonra bu tehlikeli alanı yandan geçip ilerlemeye devam ediyoruz. Seni unutmayacağız sevgili doğa dostu Anıl kardeşimiz. Sana rahmet ailene sabır diliyoruz. Mekanın cennet olsun. Keşke bu talihsiz kaza yaşanmasaydı sen de aramızda olsaydın.
    Bu alandan geçecekler: soldan emniyetli geçiş var suyun ortasından geçmeye kalkmayın. Özellikle suyun düştüğü büyük taşların arkasında delikler olabiliyor. Sudan geçmek zorunda kaldığımız her alanı karşıya geçerken body raft pozisyonu (yüz suya dönük oturur şekilde dizler kırık) ile hızlı bir şekilde geçip karada ayağa kalkıyoruz.
    2012 yılında JAK ve AFAD  ekipleri kanyona girerek son derece yararlı bir çalışma yapmışlar ve kanyonun belirli bölgelerini numaralamışlardı. Ancak bu numaralar bir kaçı hariç belli belirsiz. Tekrar sprey boya ile bir çalışma yapılması gerekiyor.
    16:00 suları 2007’de ilk kamp yaptığımız alana geliyoruz. Atıştırma ve kısa bir dinlenmenin ardından biraz daha ilerleyip köprüye ulaşıp burada kamp atmak niyetindeyiz. 2 saat kadar sonra sık sık uzun kanallarda yüzerek köprüye ulaşıyoruz.
    Oldukça yoğun bir gün oldu, kısa 1-2 mola dışında hemen hemen hiç dinlenmedik. Çantaları açıp kuru giysileri  giyiyoruz. Şimdi yemek vakti. Kavurmalı makarna var menüde. Yeni bir Valla sürprizi bizi bekliyor. 2007 de burada makarnaya yağ yerine aynı renkte olan şampuanı dökmüş yemek yiyememiştik. Bu sefer de ne olsa beğenirsiniz? Yemek tenceresini unutmuşuz. Neyse ki Muhittin’in yedek tencere seti var, küçük ama 3 posta yemek pişiren Muhittin karnımızı doyuruyor.
    Kamp yaptığımız doğal köprü noktası bir doğa harikası. Kanyonda  tam suyun ortasına düşen dev bir taşı su zamanla oyarak ortasını delmiş ve doğal bir kemer köprü oluşturmuş. Bir doğa harikası manzara sunuyor gelenlere. İtalyan ekip de hayranlıkla izliyor, daha önce görmemişler benzer bir manzara.
    Kanyon suyunun kirli olacağını düşündüğümüzden içeriye 3’er litre su sokmuştuk. Bu da yükümüzü oldukça arttırdı. Kanyonda sizi en çok zorlayan şeylerin başında su debisi sonra ağır çanta geliyor.
    Gelirken Banu arkadaşımızdan su temizliğini ölçen bir cihaz yanıma aldım. Paşa Konağı’nda ilk denemesini yaptım. Pet şişe su 70 değer çıktı bize temiz diye içirdikleri kuyu suyunun değeri ise 270 çıkmıştı. Banu sınırın 200 olduğunu söylemişti. Valla’nın suyunu ölçtüğümde de 170 değerini gördüm. Yani su içilebilir durumda. Bu da oldukça iyi bir haber. Henüz fazla kirlilik yok.
    Gece çökmeye başladı, sohbet ve toparlanmanın ardından herkes kendine uygun bulduğu köşeye çekildi. Götürdüğüm minik çadır oldukça iyi bir konfor sağladı. Yattığım yerden kanyonun dar aralığı bir miktar gökyüzünü görmeme izin veriyordu. Arada göz kırpan yıldızlara bakarak düşüncelere daldım. Çoğu insan 5 yıldız konforunu tercih ederken biz bir avuç insan işte buradaydık. Macera tutkumuz muydu bizi buraya sürükleyen. Belki de kanyonların gizemi. Herkesin mutlaka kendine göre vardır sebepleri.
    Kendi adıma keyif alıyorum doğada olmaktan, bu macerayı yaşamaktan. Şehirdeki  karmaşadan stresten uzaklaşmaktan. Riyakar insanlardan, yalancı şahitlik yapanlardan, kraldan çok kralcı olanlardan, nankörlerden, kalleşlerden uzakta olmaktan. Ve ekiple birlikte olup dayanışmak ve paylaşmaktan, evet keyif alıyorum. Gözlerim ağırlaşıyor sanki her birine bir yıldız konuyor, kanyonun sihirli örtüsü bedenimi sarıyor ve uykuya dalıyorum. Sabaha karşı serinlik uyandırıyor uyku tulumuna biraz daha sarılıyorum.
    06 Ağustos 2013 Salı
    Ertesi gün. 09:30 gibi herkes hazır. Kanyonun serin sularına bağıra çağıra kendimizi bırakıyoruz. Köprünün ilerisinde sağdan gelen bir şelale var. Suyu soğuk ve temiz. Su takviyemizi buradan yapıyoruz. Alan aynı zamanda kamp içinde oldukça müsait ve geniş. Bir tehlike anında sudan da oldukça yüksek.
    Su kanallarını geçerek, kah sudan giderek kah kayaları aşarak ilerliyoruz. Sıra geldi 12-13-14 alanlara. Kanyonun en tehlikeli bölgelerinden biri. Buradaki exit yazısı silinmiş. O yazının da oldukça ilginç hikayeleri var. 2005 yılında buraya kadar gelen 4 arkadaş bu yazıya aldanarak yukarı çıkış yapıp 3 gün dağda kaybolmuş ve ölüm tehlikesi yaşamışlardı. Neyse ki 3 gün sonra suyu tekrar dönerek köye ulaşmışlardı. Kanyondan rastgele çıkmaya çalışmak hele yetersiz su ile büyük bir tehlike.
    İtalyan ekibin yaş ortalaması 30 civarı demiştim. Kondisyonları, teknikleri ve malzemeleri oldukça iyi durumda. Yan geçişte ve 25 metrelik negatifli ip iniş düzeneğini bizim kontrolümüzde onlar kuruyor. Bazı teknikleri bizden farklı. Biz ipin boyunu suya göre ayarlayıp ucuna kapalı 8’li atarak istasyonu 2 yerden emniyet alarak kuruyoruz. Onlar ipin bir ucuna yarım kazık atarak yukarıdakinin kontrolünde inişi gerçekleştiriyorlar. Nedenini sorduğumda suyu göremeyebiliyoruz suya kadar yukarıdaki indiriyor cevabını alıyorum. İnişi yaptıran kişi oldu ki kafasına taş düştü bayıldı bu durumda ip elden kaçarsa ne olacak sorusu ile cevap veriyorum.
    Her 2 yöntemin de avantajları var. İçlerinde arama kurtarma ekibinden teknikleri yüksek kişilerde var. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyoruz. Özellikle su geçişlerinde onların tekniklerini beğendim. Direk suyun aktığı noktalara kendilerini bırakarak etraftaki girdap ve mantarlardan uzak duruyorlar.
    Kullandıkları malzemeler de bizden çok farklı. Çadır, yedek ayakkabı gibi fazla donanım kullanmıyorlar, mümkün olduğunca az yük taşıyorlar. Çantaları bizimkilerden daha küçük ve sırtta taşımak için dizayn edilmiş. Çantalarının dibinde ve yanlarında delikler var. Su geçirmezliği içlerinde taşıdıkları yuvarlak bidonlarla sağlıyorlar. Bizim çantalar ise sırtta taşımak için dizayn edilmemiş. Çantalarımızın su geçirmezliği hem kendinden var hem de içine koyduğumuz 20’şer litrelik 2 adet su geçirmez çanta ile sağlıyoruz. İp çantası kullanmıyorlar. İplerini çantada taşıyorlar. Bizim ip çantası yöntemini beğenmediler, bizim ipleri de taşıyorlar. Hayır demiyoruz  J
    Gerçek kanyon ayakkabısı kullanıyorlar. Altları asla kaymıyor ve bizden çok daha güvenle hoplayıp sıçrıyorlar. Bizim ayakkabılar onlarınkinin yanında oldukça gariban kalıyor. Neoprenleri  5 mm bizimkiler 3 mm. Can yeleği kullanmıyorlar. Hepsinin düdükleri kasklarına monte. Herkes göğüslerinde gerekirse kesim aracı olarak kullanmak için tel makası gibi bir alet taşıyorlar. Bizim düdük ve çakılar iple boynumuza asılı. İniş yönetmeni olarak standart hepsi 8’li veya piranha kullanıyor. Ve 8’liyi bizim gibi bağlamıyorlar, farklı bir teknikleri var. Bizim kullandığımız tekmelikler onlarda yok. Kaval kemiğini sık sık su içinde çarpıyor veya atlarken ayağınız kaydığında vurabiliyorsunuz. Tekmelik bu durumda çok işe yarıyor. Geçen sene Kazandere’de kaval kemiğimi kayma sonucu kayaya fena şekilde vurup yaralayınca bu yöntem aklıma gelmişti. 
    Özetle İtalyan ekibin malzemeleri bizden daha profesyonel diyebilirim.
    Yine taktirle belirtmeliyim ki İtalyanlar oldukça disiplinliler. Asla kopmuyorlar, kimin ne yapacağı önceden planlanmış. Çok gerekmedikçe birbirlerine yardım etmiyorlar. Gerektiği zaman da hemen o kişinin yanında bitiveriyorlar.

    25 mt’lik inişi tamamlayanlar  şelalenin önündeki  ki büyük kayanın üstüne iniyoruz. Bazımız buradan aşağı atlamayı tercih ediyor bazımız kayanın yanından ip yardımı ile suya kayıyor.(5-6 mt kadar). Atlamak oldukça keyifli J  İtalyanlar yanlarında getirdikleri matkapla kayadan inenlerin işini kolaylaştırmak için  hemen kayanın sağına bir bolt çaktılar, bu kayaya inenler onu kullanabilir.
    Suya atladıktan sonra örtülü dere kanalını yüzerek geçiyoruz. Burası oldukça enteresan bir yer. Kanyonun içinde bir mağara diyebilirim. Ve çıkış sadece bir noktadan var. Hadi bura kapandı yandı gülüm keten helva. İtalyan ekibe sorduk burayı aşacak teknik onlarda da yokmuş J 

    Bütün ekip indikten sonra dar bölgelerden geçerek manda deliği dediğimiz noktaya ulaşıyoruz. Buralarda çanta taşımak mümkün değil elde sürüyoruz. Yine isteyenler aşağı atlıyor (5-6  mt kadar) isteyenler iple suya kayıveriyor. Yan tarafta da Bahadır’ın isim babası olduğu çift boynuz mevki var. Burada kısa bir dinlenme yapıp arkadaşın kulaklarını çınlatıyoruz.
    Artık kanyonda ip inişi yok ancak sık sık uzun kanallar var. Saat 17 suları bu bölgeyi geçiyoruz. İleride sağda bir kamp noktası var. Şelalelere az kaldı diyerek bir hata yapıyor ve burayı pas geçerek ilerlemeye devam ediyoruz. Ekip oldukça yoruldu, aç ve üşüdü. Kanyonda öğlen yemeği yok sadece atıştırmalar var.
    Durgun uzun kanallar özellikle zorluyor. Malzemelerimiz yüzmek için uygun değil, el veya ayak hareketleri ile ancak ileri gidebiliyorsunuz. Aklıma şarkı söylemek geliyor. Çav belayı Türkçe İtalyanca karışık bütün ekip söylüyoruz. 

    19:00 suları nihayet şelalelere varıyoruz. Az ötesi de plaj dediğimiz kamp noktası geceyi orada geçireceğiz.
    İtalyanlara uzun kanallarda sohbet ediyoruz. Onlar İtalya’da bu tip kanyonlar olmadığını, uzun ip inişi yaparak kanyonlara indiklerini, sulara atladıklarını, yüzdüklerini ama etkinliğin günübirlik olduğunu akşama da çıktıklarını anlatıyorlar. Siz delisiniz diyorlar bu kadar uzun yüzülür mü, kanyonlarda bu kadar uzun kalınır mı? J En uzun kanyon etkinliğini yapmışlar hatta içlerinden biri hayatımda bu kadar uzun yüzmedim diyor. Bu günden çok memnunlar, hem görsel güzellik hem örtülü derenin atraksiyonu onları oldukça etkilemiş. Çok yorulduklarını itiraf ediyorlar. Aramızda gülüşüyoruz.
    19:30 suları nihayet plaja geldik ve kanyon artık bitti. Bundan sonra bana göre 1,5 saat Ahmet’e göre 45 dakika bir yürüyüş rotası var. Dere içinden ama oldukça zorlu. Plaj güzel ama iri taşlarla dolu mat ile pek rahat edilmez. Muhittin ya biraz daha gidelim de yarın ıslak neopren giymek zorunda kalmayalım diye parlak bir fikir arıyor ortaya. Bazı arkadaşlar da aman ne güze fikir deyince tekrar toparlanıp  o yorgunlukla bizi mahveden 1,5 saatlik yürüyüşe başlıyoruz. Artık küfrün biri bin para. Dediğimden daha uzun sürüyor son yarım saati kafa feneri ışığında 21:30’da kamp alanı değirmene neyse ki  bir sakatlık olmadan varıyoruz. Siz siz olun amanın böyle bir şey yapmayın, çok gereksiz bir zorlanmaydı son yürüyüş. Ayrıca yorgun kaslar her zaman sakatlanma riskine daha açık. Ertesi gün paşa paşa sabah dinlenmiş kalkın, bu yolu öyle yürüyün.

    Akşam yemek faslı tabii kalan halimizde ne kadar ne yapılabilirse yiyoruz. Cengiz sakarlıktan mı yorgunluktan mı bilinmez önce kendi matına çorba döküyor sonra benim mata çay.
    J Geçen sen Horma’da da beni yakmaya kalmıştı J
    Sabah kalktığımızda Cide jandarması bizi karşılamaya gelmiş. Burada da bir şeyler imzalatıyorlar.
    İtalyanlar bizim güvenlik güçleri halkını çok seviyor hep kollayıp koruyor o nedenle böyle yapıyorlar diyorum içimden de kıs kıs gülüyorum J
    Güzel haber bizi alacak araç aşağıya kadar gelmiş en azından çantalarımızı alacak.
    1 saatlik yokuşu yükle çıkmaktan kurtulduk, bu da bir teselli.
    Bir kanyon macerası daha burada yeni deneyimler kazanarak noktalanıyor. İtalyan kanyonculardan malzeme ve 1-2 teknik konuda yararlandık. Bunları hazırlamakta olduğum kanyon kitabına ekleyeceğim. Ayrıca isteyen arkadaşlarla da bu deneyimleri  paylaşabiliriz.
    Herkese saygılar sevgiler, kazasız keyifli etkinlikler dilerim.

    Teşekkür faslı:
    Bize her daim yardımcı olan, yanımıza gelen Bartın orman koruma memuru Yusuf Ardıç’a çok ama çok teşekkürler, çok yardımları dokundu.
    Pınarbaşı’nda bizi ziyarete gelen Kastamonu Kültür Müdürü sayın Ziver Kaplan beye yardımlarından dolayı çok teşekkürler, onun gayretleri sonucu aştık bazı şeyleri.
    Alan rehberi Ahmet Çakın’a teşekkürler yardımları ve bizimle kanyona girdiği için.
    Paşa Konağı’na teşekkürler misafirperverlikleri için.
    Ve Türk İtalyan ekibe teşekkürler katılımları ve katkıları için.
    Katılımcılar
    Trekist Kanyon Ekibi : Yılmaz Ece, Cengiz Aksoy, Muhittin Gürçay, Nurcan Köse, Elvan Ayaşar, Handan Ket.
    Alan rehberi :Ahmet Çakın.
    İtalyan Ekip : ALICE,  ANAHI , EGLE , GIANLUCA , GIULIANO RIMASSA, MATTEO , PAOLO , ROBERTO, SIMONE
    Kanyona girecekler için yapılacaklar ;
    Girişimlerimiz sonucu bürokrasi de biraz netleşti. Arada gereksiz diyalogları kaldıracaklarını söylediler. Bu bilgiler ışığında girmek isteyenler için yapılması gerekenler;
    1- Öncelikle Bartın milli parklar müdürlüğünden izin alıyorsunuz. 2-Bu izni aldıktan sonra Jandarmaya ve Pınarbaşı Kaymakamlığı’na bildirimde bulunuyorsunuz  3- Alan rehberi kiralıyorsunuz. ( Bu konu oldukça karışık. Tam olarak ne olacağını onlar da bilmiyorlar. Şu an kanyona girebilen tek rehber Ahmet Çakın. Oldu ki işi var veya bıraktı başka kimse yok. Başka alan rehberleri var ama onların kanyona girme yetileri yok. Sanırım formalite olarak onlardan birini kiralayacaksınız ama sizinle kanyona giremeyecek. Bu konuda benim de kafam karışık.)

    Yılmaz Ece 
    yilmazvece@gmail.com

    Leave a Comment Cancel Reply To Comment

  • Son Yazılar

    • Likya Adrasan-Çıralı 2018
    • Ormanya Etkinliği 15.11.2020
    • Mavi Yolculuk Selimiye Datça Etabı 18.09.2020
    • Mavi Yolculuk Karia Bozburun Etabı
    • Likya 3 Kekova Demre Parkurları

    Son Yorumlar

    • Romanya etkinliği 2016 için ecesistem
    • Romanya etkinliği 2016 için EYLEM
    • Romanya etkinliği 2016 için ecesistem

    Arşivler

    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Aralık 2018
    • Eylül 2018
    • Nisan 2018
    • Mart 2018
    • Şubat 2018
    • Ocak 2018
    • Aralık 2017
    • Kasım 2017
    • Ekim 2017
    • Nisan 2017
    • Ocak 2016
    • Mart 2012
    • Aralık 2007
  • Site haritası
    https://www.trekist.com/sitemap.xml

© Copyright 2012